Little Dorrit
Wives and Daughters
Emma
Persuasion

Sense and Sensibility

Becoming Jane
Jane Eyre
Cranford
Mansfield Park
Northanger Abbey

Death comes to pemberley

Downton abbey

Great Expectations
Wughtering Heights

whoosie.tumblr.com

Herkese teşekkür ederim, Whoosie sana ayrıca teşekkür ederim. Altın madeni bulmuş gibi oldum! :)

bu linki böyle bir soruya ikinci kez yazıyorum, ikisinde de aynı tepkiyi aldım. iyi ki yazmışım lan! :)

Ahahahahahayt
Sahiden, iyi ki yazmışsın =)

değişik mama deneyin, ton balığı verin (diyet)

Baska bir veteriner gidin.

tahlil yapacak bi veterinere götür, yemeden içmden kesilen kedi (allah korusun) bir nevi ölmeye yatmış kedidir. atıyorum, böbrek yetmezliği çekiyordur.

f/p olarak değerlendirirsem salacak, harem tarafını öneririm. burdan 3 dakikada üsküdar iskelesine ve marmaraya ulaşabiliyorsun. aile mahallesi. kadıköye 10 dk.


keyif için değerlendirirsem fulya yada kadıköy derim. bunları açıklamaya gerek yok...

anadolu yakasinda acibadem der cekilirim kenara

acıbadem'de teyzelerim oturuyor, hem çok sakin hem de vapur ve metrobüse yakın. fulya da iyidir ayrıca.

ortaköy, tam bir aile ve öğrenci semti.

her türlü dükkan, banka, eczane vs var. günün her saati açık yemek yiyecek yer bulabilirsin. merkezi olduğu için ulaşımı çok kolay.

günün her saatinde dışarı çıkabilirsin, ulaşım bulabilirsin. güvenli.

tek dezavantajı yaz aylarında sahilden ulaşımın zor olması. ortaköylüler de sahil yolunu pek kullanmaz zaten.

Fenerbahçe, Kalamış.
Fiyat belirtmemişsin ayrıca.

acıbadem hırsız dolu, arkadaşımın 2.kattaki evi 2 defa soyuldu. mekan iyidir ama hırsızlar kol geziyor. ataşehir düşünebilirsin.

yav çok fazla elleşmeyin. böyle şeyler yaptığında koridora çıkartın, kapıyı kapatın. kendi kendine oynasın orda, sakinleşsin biraz.

sert hareketler yapmayın, daha çok küçük.

ya ayrıca anneniz lütfen biraz anlayışlı davransın. bebek o daha. kedi ondaki gerginliği alarak daha da üstüne gider olayın. relax relax.

Koridora koyunca da miyavlamaya basliyor..

spreyle su sikin. bir sekilde cezalandirmak lazim. bir de kediyle oynayin, bir ip filan bile verseniz onu kovalar, enerjisini atar biraz. valla kediler genetik olarak da bazi huylari kapiyorlar, ozellikle sokak kedisiyse daha agresif olabiliyorlar, yapacak bir sey yok.

enerjisini mi atamıyor acaba? yumakla oynatsan, ya da kağıdı top yapıp atsan ona doğru, lazer varsa onunla da oynatabilirsin. lazere deliriyorlar zaten :)

oyun oynayarak dikkatini dağıtın, kendi kendisine oynamaz o oyuncakla, kedi oltası alın mesela, çok şaane sonuçlar veriyor

yavru kediler 1-1,5 yaşına kadar hiperaktif olurlar. insanı bunaltırlar.

koridora çıkartın dediğimde şaka yapmıyordum. ben hep öyle yaptım. miyavlar miyavlar geçer. öğrenir.

şurada duyuru içinde basit bir arama yaparsanız en az 100 tane 2 aylık kedim ısırıyor ne yapayım duyurusuna rastlarsınız. ne yazık ki bu böyle.

ayrıca bu hayvan, sizin oyuncağınız değil. dediğim gibi çok fazla elleşmeyin. ara ara bırakın başka yerde dursun.

ısırdığında üzerine su atabilirsiniz. Yüzüne üflerseniz kaçar. Isırdığı anda kucağınızda falan ise önce suratına üfleyin sonra atın yere. O zaman yapmıyorlar. Bir de ısırdığı yerlerinize kolonya sürün baya etkili. Kokusundan rahatsız olup ısırmıyorlar bir daha. Şu anda bende de var ufak bir kedi ben bu şekilde başa çıkıyorum.

benim 1,5 aylık kedimle ortanca kedim top gibi oynuyor, güreş tutuyor, canını çıkartıyor. beni ısıracak bulaşacak hali kalmıyor yavrunun. tavsiye ederim :)

benim kedim 6 yaşında. 20 günlükten beri bende kendisi. hala ısırıp tırmalıyor. bazen düzelmeyince düzelmiyor..

sadece dişleri kaşınıyor. Benim miniş de ellerimi dişliyordu. Çekmeye çalışmadığım sürece canımı hiç o denli acıtmadı. 2 parmak büyüklüğünde küçük bir peluş alın onunla oynatın. Benimki daha büyük boydaki şeyleri av olarak görmediği için oynamıyor. Şu an 7 aylık. Hiç bir şekilde ısırmıyor.

cool story bro :)

kızların ayağı senin ayağına kıyasla daha ufaktır, yerdeki ayak izleri belli oluyor herhalde un dökünce. boyuttan da anlıyordur.

ben böyle düşündüm.

Bi bizmiydik evimizi kendimiz temizleyen ulan. Herkes kız çaırıyo.

ben de ayak izinden şüphelenmiştim ya. ya da un saç maç çekiyor herhalde bir şekilde. ciddi ciddi bir sürü kız çağırıp evi temizleteceğimden değil, bir tane çağırırım en fazla. :p sadece annemin iddiası merak uyandırdı. öylesine bir geyikti yoksa.

annen ağır the skeleton key spoiler'ı vermiş. :/

çok daha basit olabilir, eğer çok üşengeçsen un dökülünce sen temizleyemezsin süpürsen yine de az da olsa kalır. Kız gelip belki viledayla falan siler. Temizse kız vardır değilse yoktur gibi bi mantık :D

bence buradan senin hiçbir yeri temizlemediğin anlaşılıyor. :D

daha ziyade yemek yapmamamdan öyle dedi, temizlik değildi konu pek.

abi bu olay paranormal activity'de vardı, kapının eşiğine un döküyorlardı, gece hayalet odaya girince una basıyordu ve yerde ayak izleri çıkıyordu undan.

göz kırpması da illüminati belirtisi olabilir.

anneden uzak dur.

Degisik bi yere un dokecek
sen kazma ( pejoratif bir muhteviyati yok ) 5 kere de temizlik yapsan o un orda kalir, gormezsin.
Hanim kiz gorur temizler ...
diye mi dusunmus aceba?


Gerci ben bu onkabulun yanlislandigi cok erkek taniyorum, temiz titiz temizlik yapan, utu yapan, bir o kadar da sacma sapan beceriksiz kadin .

O eski bir anne geleneği. Anne kapının arkasına un döker, eve gelen kız gerçekten kapının arkasını süpürmüşse temizliği iyi yapmış demektir ve annen sana o kızı alır. Burada temel varsayım, gelen kızın evde enikonu temizlik yaptığı ve kapının arkasını da sileceği.

annen söylediyse bir mantık aramaman lazım bence. annede mantık aranmaz.

Aychovsky +1

Erkek yuzeysel temizler, kizsa derinlemesine temizleyip kose bucak siler gibi bir mantik. Kapi arkasi olmadi baska bir yer de olur. ama yuzeysel temizlendiginde kalacak bir yer.

Ayni sekilde o kizlari test etmek icin bir de hasir altina bakarlarmis. Tabi evlerde artik hasir yok o ayri. :)

Bu bir deyim, atasözü filan gibi bir şey olmasın? Eskiden kullanıyordur büyükleri, herhangi bir çakallık yapar yine anlarım demiş olabilir mi ki?

Üşenmek anlamında "ipe un sermek" deyimi var ama konuyla ilgisi yok. Konuyla ilgili ve başka bir unlu deyim varsa bilmiyorum.

Kardeş payını baz alırsak şuan için yok gibi..

Medcezir ve güneşi gördüm belki, onlar da yokluktan anca.

Sever misin bilmiyorum ama (bkz: yedi güzel adam)

galip derviş

aramızda kalsın var aile komedisi. ailecek seviyoruz biz.

yok.

izlemeye deger... ah keske olsa söyle hevesle "izlemeye deger!" denilebilecek bir dizi. "eh iste, fena degil, güzel"den öteye geçemiyoruz.
neyse, yine de 'kara para ask'i önerebilirim, hani digerleriyle karsilastirinca fena degil.

dizilerin süreleri kısalmadığı sürece hayır, yok.

dostum bildiğimiz bisküvili pudingli tatlıyı demişsin sen

muhallebi, sütlaç,

Sutlu tatlilar? Yalanci tavukgogsu, panna cota, mus vs. Belki sorbetler? Joleler ya da.

karpuz

Puding ve sütlaç çok tatlı ama benim aradığım tatlılık seviyesi içine sadece 1 küp şeker atılmış büyük fincandaki çayın tatlılığı. Hadi bilemedin 2 olsun.

ev yapımı meyveli yoğurt.

E sutlac bu :)

jöle

marşmelov

Su muhallebisi.

irmik tatlısı

(bkz: istanbul lezzetleri)

@divit mahallenin muhtarı oldu. 15 milyonluk şehir ondan soruluyor.

gelme diyorsa gelme.

köyüme gideceğim zaten. 1-2 hafta ortalıkta dolanırım kafi. köyüme avm yapmadılar henüz. :) topkapı sarayına falan uğrarım orayı yıkıp avm yapmadıkları için orada da sorun yok :)

Her geçen gün daha kötüye gidiyor, suriyeli doldu ülke.

üsküdar kanaat lokantası'nda her zaman eski türk yemekleri oluyor. hem etli yemekler, hem zeytinyağlılar hem de çeşit çeşit tatlılar.

Böyle bir şeyin sadece filmlerde olduğunu sanıyorum. Gerçek hayatta çok kötü sonuçları olur mutlaka.

Bayıltılır. Nereye nasıl vuracağını bilmekle alakalı.

ense kökü diye tabir ettiğimiz bölgede dengesel bişiler vardı, onlar darbe alınca bayılmaya sebep olabiliyor olabilir ki zaten birçoğunda da oraya doğru dipçik atıyorlar.

aklıma lost geldi lan. sanki dizideki herkes "silahla kafaya vurup bayıltma kursu" almış gibiydi. vuran küt diye bayıltıyordu. çok saçma geliyordu bana.

bayıltılır lakin çok tehlikeli bir harekettir. kişiye zarar verme ihtimaliniz yüksek. hatta öldürme ihtimaliniz var.

www.youtube.com

al izle izle dur, ayrıca elindeki silahında ortalama 1250 gramlık bir çekiç olduğunu da düşün.

madem boğaz gezisi olacak, once hangi yakada oturuyorsaniz, o yakanin kavagin bir gidin (Rumeli kavagi ya da Anadolu kavagi). oralardan, karadeniz girişini/cikisini bir gösterin.
sonra da o yakalarin muhitlerini bir gezdirin (Avrupa yakasinda sariyer mesela, Anadolu yakasinda da Beykoz)
sonra da hisarlari gezdirin. oralarda oturun birer cay için.
Avrupa yakasinda ortakoy'u gezdirin. Anadolu yakasinda da cengelkoy'de cay veya kanlica'da yoğurt yedirin.
zaten bunlari yapana kadar gun de bitmiş olur.

O boğaz turlarını bir daha düşünün derim ben. Çünkü gerçekten güzel oluyor ve zaten 1buçuk 2 saat falan sürüyor sanırım. Sonrasında da manzaralı bi yerde yemek yersiniz falan.

ortaköy'den kalkan yarım boğaz turları var.

ortaköy'den rumelihisar'ına kadar gidiyor motorlar sonra karşı kıyıdan geri dönüyorlar. 1,5 saat filan sürüyor. isteyen motorun içinde masalarda oturuyor, çay içiyor filan. fiyatı 7-8 liraydı herhalde. bunun teyzeleri rahatsız edeceğini sanmıyorum.

benzer. krema daha iktisatli bir cozum olur.

süt/krema koymadın mı hiç? süt kesilir zaten sıcakta, krema daha iyi sonuç veriyor çorbalarda.

kıvam için: ayrı bir tavada çok az un kavurun yağla. sonra bunun üzerine az çorbadan koyup açın. o açtığınız eriyiği çorbaya dökün karıştırın. unu direkt koymayın çorbaya, kokar. ya da gözünüz kesiyorsa çok az nişastayı direkt çorbaya ekleyebilirsiniz. ama o da dolapta bir gün beklediğinde mama kıvamına getirir çırbayı.

tadı için: krema. bir tutam da şeker.

domatesler çorba yapmak için biraz ekşi hala bu dönemde. ne yapsanız o ekşilik geçmez.

krema koy, şeker koy ve peynir de rendeleyebilirsin.

Hiç rasyonel olmayan bir öneride bulunacağım ama bende tek o işe yaramıştı:) Yarın dişçiye gidene kadar ağrının dinmesi için rakı bas:/

dişin oyuksa eğer karanfil yağı, eczanede satılan adıyla dişinol al, hem anstiseptik hemde anında kesiyor, yanlız işe yaraması için dişinin oyuk olması gerekiyor yani dolgun duruyorsa ama içi çürükse etki etmez, pamuğa bir kaç damla damlat ve dişine yerleştir.

birde diş etine çok fazla değdirmemeye çalış, ve bunu dışında hiç bir ağrı kesici işini görmeyecektir o yüzden mideni boşuna zorlama, ağrı kesici alacaksanda apranax tavsiyee derim. tabi doktora danışmadan ilaç alınmıyacağını da belirtmek isterim.

rakı yok yakınlarda eczane de yok

evde varsa bi tane karanfil tanesi de is gorur. ya da yakinlarda acik kebapci varsa onlarda vardir kesin karanfil.

evde karanfil varsa onuda ağzında 3 5 taneyi ezip oraya yerleştirmeyi deneyebilirsin.

nöbetçi eczanelere bak çünkü sabaha kadar çok zorlar seni.boşu boşuna eziyet çekme.

ulan evde 3 tane karanfil yağı buldum, yakında olaydın da vereydim ya.

az önce bi tane aspirin içtim suya karıştırıp bi de tatlı vardı tezgahta bu ne aq diyip yarım borcam tatlı yedim biraz hafifledi gibi şimdi baktım karanfil de yok bu nasıl ev amk :(

merhemlerden ne var sayarmısın, bi merhem vardı ağrı kesici ama ben denemiştim morfinvari birşey vardı içinde dişime sürmüştüm aynı senin gibi anında kesmişti. uyuşturmuştu komple ağzımı. ama ismini çıkaramadım.

aha buldum anestol pomad var mı evde?
www.ilacpedia.com

abi evde ilaç namına bi asprin bulabildim işime yarayabilecek o da etki etmeyecek çok sanırım ağrıdan kurtulmak için şimdi kafayı koyup uyumaya çalışıcam çok teşekkür ederim ilgilendiğin için :(

bir bardak suya bir buçuk çay kaşığı tuz atıp karıştırıp garara yapabilirsin, az da olsa işe yarıyor. yok dişten çok çektim derken çene kemiğim kırıldı derken dikiş attır yaranın kapanması derken 2 3 ay çektide oradan bayağı bi tecrübe yaptım bu diş ağrısı konularında...

Arveles diye bir ağzı kesici var, diş ağrılarına birebir

ondan al eczaneden

Hangi ay istersem o zaman taşınırım.

la olum şaka mısınız istediğin zaman çık

oruçlu oruçlu badana yaptırıyor dese ne olacak allansen :)

toplumsal baskı böyle oluşuyor işte. tabii ki hangi ay isterseniz o zaman taşınırsınız bu kadar net.

hiçbir şey düşünmezdim. istediğin gibi taşın kime ne? belki taşımacılar/boyacılar oruç bile tutmuyor olacaklar.

nakliyeciler, boya badana işi yapanlar ramazanda çalışmıyor mu?
'oruç tutuyoruz, çalışmayalım' mı diyorlar?

yapma ya hu naptın sen de. ben de muhafazakar sayılacak aileden geliyorum ramazanda taşındık evde çalışanlara da yine yiyecek şeyler hazırlandı verildi oruç tutmayanlara. ayıp değil bişey değil. git ne zaman istiyosan taşın ev sahibin bir şey derse de ver cevabını o dediğinin muhafazakarlıkla falan alakası yok.

ben şahsen ramazan ayında ülke olarak evlere kapanılması taraftarıyım. kesinlikle taşınılmamalı, hiçkimse çalışmamalı. aynen.

taşının gitsin.

Gaza geldim lan. Ramazanda elimde sandviçimi yerken ev sahibinin kapısını çalıp ben bu ay sonuna kadar taşınıyorum haberin olsun dicem...he he.

bunu düşünmen, bundan çekinmen bile acıklı ya. ne hale geldik vay anasını satayım.

hem bilgisizsiniz hem de ... (sıfat bulamadım)

ramazan ayında işlerin, ticaretin durması diye bir şey yok. arkadaşların belirttiği gibi ramazan ayında iş yaptırmazsan badanacılar aç kalırlar.

islam dininde böyle bir şey yok. siz bunları nereden uyduruyorsunuz???

ikinci olarak oruçlu insanın karşısında yemek yemek nasıl bir görgüsüzlük ve çiğliktir. ne geçecek elinize ergenliğinizi kanıtlamaktan başka???

oruç tutmuyorum, tutmanın gerekliliğine inanmıyorum. ama insanlara saygı göstermeliyiz.

söylediklerin aklıma bile gelmezdi. balkonda biramı yudumlarken taşınmanızı izlerdim.

www.theonion.com

Bi tane site vardı, hatta bir haberini geçen bizim salak gazeteciler gerçek diye yayınlamışlardı, hani madende senelerce mahsur kalan çinlinin hikayesi

en.wikipedia.org

modlara mesaj atın.

olayın aciliyeti anlaşılıyor da bunlar kedi köpek değiller kimse sokağa atmaz onları herhalde düşünüyorum.

sokağa atmayacaklar ama kendileri çok zekice bir karar alıp 7'sinde evi boşaltacaklarını ev sahibine yeni evi bulmadan bildirdiler. 7'sinde yeni sahibi gelecek evin, yani kendi kendilerini sokağa attılar hali hazırda.

ev bulabildiniz mi ?
kadıköy için yardımcı olabilirim

Takip. Yalan mı oldu ne oldu bu iş.

yalan olmamış olması gerek. yalnız bilgilendirme yok.

ben bunun için geçende ankarayı aradım. gündemde vardı fakat daha kesinleşen birşey yok dediler.

bb feyk atmış anlaşılan.

haaaasiktir be ya.

kyk'ya mail at. kredi ve burslarla onlar ilgileniyor. borcumun silinmesi tarzında bi dilekçe yazdırırlar muhtemelen. cevap alınca bizi de bilgilendir. izmir'de varyant'taymış yerleri. diğer şehirleri bilmiyorum.

sitede tüm linkler sıkça sorulan sorulara bağlanıyor. mail yok. tel açılmıyor.

Yok öyle bir kanun, lafı edildi o kadar

eksisozluk.com

nekadar doğrudur bilinmez tabi

yok oyle bir kanun. olsa da zaten cok yasamaz, aym iptal eder. evlenmeyen insani magdur etmek hukuken mumkun degil.

yakın zamanda evlenmeyi planlayan bir arkadaşımın dediğine göre sadece evlendikten sonra alınan kredileri kapsıyormuş.

şart mıdır denemek bunları?

van gogh müzesine git. bulldog'da hafif bi ciğara iç. paradiso'ya git gece. redlight'ta bi tur at, sadece tur at ama. ekstrem takılan deneysel şeyleri seven arkadaşsan casa rosso'ya git. tramvaya bin öyle gez. voldenpark'a git. tur at. bi dünya şey var lan yapılacak. nası sevmedin.

abartıldığı kadar inanılmaz değil tek başına gidince kardeş.

geçenlerde başka bir amsterdam sorusuna verdğim cevabı kopyalayım o zaman:

tren istasyonundan şehir merkezi istikametine doğru sırasıyla gideyim.

istasyondan çıkınca zaten kalabalığı takip ederseniz, en işlek caddede bulursunuz kendinizi. sağ tarafta dünya pahası hediyelik eşya dükkanları, sol tarafta da büyüklü küçüklü çeşitli müzemsiler var. büyük genişçe bir meydana çıkacaksınız; orası dam square. kraliyet sarayımsı bir şey var. gezmeye çok değer mi bilmiyorum ama 25 euro gibi bir ücreti olduğundan ben hiçbir zaman girmedim içine. daha doğrusu içine girdim, girişten bakıp çıktım. onun hemen arkasında, cadde üzerinde tarihi, mükemmel bir binaya kurulmuş bir avm var. bizdekilerden çok farklı. orada da şöyle iki dönülebilir.

geri geldik o meydana. sarayımsıyı arkamıza aldık, karşıda bir dikilitaş var. o tarafa geçtik, ara sokaktan hafif sol yaparak girdik, de oude kerk var (the old church). ben ne zaman gitsem içeri giriş yoktu hiç. sürekli mi yasak, yoksa geçici bir şey miydi bilmiyorum. o kilisenin hemen alt tarafında da red light başlıyor zaten. hem gündüz hem gece görmek gerekir diye düşünüyorum. gece ben çok tedirgin oluyorum oralarda. o yüzden adam akıllı nerde ne var keşfetmek için gündüzden bi ön hazırlık yapılabilir. red light'tayken kanalın diğer tarafına geçince de çok abidik gubidik sevimli dükkanlar başlıyor. mesela bir condom shop var. vitrindeki her parça görmeye değer :) onun dışında ikinci el dükkanlar falan, çok güzel şeyler bulabileceğiniz dükkanlar var o sırada.

neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken (ha bu arada o meydanda madam tuso müzesi de var ama ben ona da girmedim) sağ tarafında çiçekçiler olacak. o araya girip çiçekler, tohumlar falan bir süre takılabilirsin. sokaktayken sol tarafında çiçekçiler, sağ tarafında da küçük küçük peynirciler olacak. o peynircilere girip peynirleri tat, ama alma. çünkü (yol tarifini hatırlayamadım şimdi) de pijp denen mahallede aynı bizim pazarlar gibi pazar kuruluyor. ben 500 gr baby gouda'yı 4 euroya almıştım ordan. en ucuz peyniri o pazarda bulursun.

ucuz demişken, illa ki hediyelik almak istenir. onu da watrelooplein'ın oralardaki bit pazarından bulabilirsin. dükkanların yarı fiyatına her şey.

Bira falan içilecekse de "brouwerij 't ij" var yine şehir dışına doğru bir yerlerde. bir değirmenin içine kurulmuş bar. bahçesi de çok güzel beer garden şeklinde. karşı tarafında böyle limanımsı falan, güzel yerler var. tam hatırlayamıyorum, gidip bakman lazım :)

ya bir de sarpathistraat üzerinde amsterdam üniversitesinin öğrenci yurdu var. oralarda çok güzel bir kültür merkezi vardı. giriş katında akşamları çok güzel konser salonları oluyordu. ama adını unuttum onun da.

bu arada, hooop diye amsterdam centraal'e geri gittik. arka tarafında deniz var. bir de köprü var. o denizin ortasında java eiland diye bir ada var. köprüden yürüyerek oraya git, otur orda saatlerce denizi izle, limanı izle, mis gibi havanın tadını çıkar. çok fazla bir manzarası, özelliği falan yok ama çok huzurlu, şehrin kalabalığından uzak. belki sadece sen bile olabilirsin o an orada oturan.

şimdi böyle anlatınca gerçek dünyadan kopup oralardaymışım gibi hissettim. annem odaya girince kendime geldim. çok üzülüyorum.

not: bunlara ek olarak bir de vondelpark var.

edit: daldan dala atlarken atlamayı abartmışım biraz. "neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken" diyip bırakmışım.

evet, neyse, dam square'e geri çıkalım, cadde üzerinden devam edelim. hatırlayamadım şimdi tam ama dümdüz yürürken, ama baya gideceksin rembrandtsplein tabelasını takip et. çok yakın zaten. orası da çok güzel, alternatif bir meydan. ben en son gittiğimde resim yarışması vardı. ressamlar eserlerini hem sergiliyor hem de bir yandan yeni tablolar yapıorlardı.

oradan da devam ettiğinde, meşhur iamsterdam yazısının oraya çıkacaksın, museumplein yani. ama yine orda da çok bir şey bekleme. yazının da bir nanesi yok. yazının ordaki rijksmuseum dünyadaki en güzel müzelerden diyorlar ama, fakirlik. ona da girmedim. vondelpark da o müzenin arka tarafında zaten.

edit 2: zaten amsterdama gdip kafa olursan, haliyle amsterdamdan tat almazsın, sonra da bi bok yok dersin. öyle güzelim bir şehire gitmişsin, neden ziyan edesin ordaki vaktini mantarla şunla bunla? içmeyin kardeşim. ya da akşam inzivaya çekildiğinizde için. gününüzü de gezerek değerlendirin. içecekseniz de ütopia var, oradan alın ne alıyorsanız.

bir de, couchsurfing'de adamın biri geçen yıl free canal tour'lar düzenliyordu külüstür bir tekneyle. ona katılırsan insanların saatlik 60 euro verdiği geziyi daha az konforlu bir teknede sen bedavaya yapabilirsin. tur sonunda 3-5 euro bahşiş bırakmak ya da bir bira ısmarlamak da opsiyonel.

vallahi turistik olarak bi bok yok, arkadaşlarinla kafa olmaya gidiyosun.

biz 3 gun kaldik, sansimiza hostel odamizda japon bi öğretmen vardi ama adam acaip unique bir sey. 3 gun boyunca sabahtan aksama hostelin önündeki bankta oturup, kafa olup japona gulduk. cokdegisik bi kafa idi. yalniz deli gibi pada gidiyor malum seylere. mantar, kekvs bunlar para ziyani.

Amsterdam'ın pek bir özelliği yok turistik anlamda. Ancak mutlaka Anna Frank'ın evini görmelisin.

Anna Frank evi ve ücretsiz şehir turunu da öneririm evet. Ben de tek gitmiştim, manyak gibi de eğlenmiştim, üstüne neredeyse hiç de kafa olmamıştım ona rağmen yani.

www.xtracold.com

muhtemelen tek başıma olduğum için pek bir şeye benzetemedim. yine de ben öyle gezmeyi falan çok seven biri değilim. belki de ondandır. ne bileyim böyle dağ olsun, kır olsun, hatta tarla olsun. ben yakayım mangalı, açayım bir ufak rakı, arkada hafiften neşet ertaş çalsın, tek başıma bile olsam bundan zevk alıyorum. yok mu şuan amsterdam da olan, takıl bana diyen? masraflar benden.

mesafeyi bilmiyorum da lisse diye bi yerde keukenhof bahçeleri varmış. fotoğrafları on numara. bahçeye birazcık ilgin varsa gidip gör bence uzak değilse tabi.

7 ay yaşadım hollanda'da. kek yemedim hiç.

müzeler var bi sürü bi sürü.
partylerin en güzelleri orada. gece hayatı muazzam. çok fit güzel insanlar çoğunluğu.

Magic trufflesı dene eğlence ayağına gelecek, emin olabilirsin.

Ben 15 grama yakın mexican denemiştim 1 saat sonra turkish airlines, saatlerce gitmeyen gülme krizi ve hafif halüsinasyonlar.

hiç bir zaman buna izin verilmedi ki zaten. kitapların üzerinde yazar kısmen veya tamamen çoğatmak yasaktır diye. büyük ihtimalle adam yeni ceza yemiştir ondan takıyordur. üniversitelerin yakındaki bir fotokopiciden kitabın tamamını bile çıkarttırabilirsiniz.

Okulda çektiriyorum hep, biliyorum

bunun uluslararası kuralları yok mu? Bir kitabın şu kadarı çekilebilir diye

bir de pdf götürsem çıkartacaklar

Evet fotokopi çekmek yasak olsa kütüphanelerde fotokopi makinesi olmaz, ilk olarak kütüphane fotokopicilerini cezalandırır kapatırlardı

Reis cek fotografini google driveda tarat al mis gibi ciktisini o bence ugrasmak istememis olabilir

2 sayfasını çekeriz gerisini çekmeyiz yarısını çekeriz 10 sayfasını çekeriz gibi saçmalıklar mevcut evet. ve hepsi de saçmalıktan ibaret. Yasal olarak bir sayfanın yarısını dahi fotokopide çoğaltamazlar.

Diğer taraftan fotokopi çekilmiyor mu çekiliyor. Bana da denk gelmişti bir gün kütüphanede 10 sayfasını çekeriz gerisi yasak dedi fotokopici. Çektireceğim kitap 30 sayfa zaten 3 arkadaş gittik adama dedim şurada kelle başına 10 ar sayfadan 30 sayfa ediyor çek kitabı. Çekti. Çok acayip bir durum. Şimdi diyeceksiniz ki kitabın orjinalini niye almadın niye korsan yaptırdın. Kitap dediğim bir yüksek lisans teziydi. Zaten 1 adet var ve o da kütüphanede arjivlenmiş vaziyette. Ne yapsaydım.

Elimdeki kitabı yaklaşık 700 sayfalık ve sadece 40 sayfasını bile çektirecek fotokopi bulamıyorum Ankara'da, yani anlayacağınız ben de sikintidayim.

Var mıdır önerisi olan?

Ve asıl merak ettigim bunun denetimi nasıl yapılıyor, kitabın çekilip cekipmediginin denetimi nedir?

Tanıdığın işyerinde sahip oldugu buyuk bir makine ile çekmem de benzer sıkıntı yaratır mı kendisine?

babil.com var yeni açıldı

d&r'dan almıştım ben kargo bedava.

idefix'te 25 tl üzeri bedava.

babil.com idefiz ile aynı fiyatları koymuş. çok ilginç.

kitapyurdu'nda 20 tl üstü kargo bedava bu arad.

pttkitap
25 lira üstü kargo beleş
ayrıca kendi kargo ağı olduğu için normal kargo ücreti 2 tl.
her halükarda diğerlerinden ucuz

Allahını seven yazmasın . Dayanamayıp bakarım

adam canı sıkıldıkça üçer beşer karakterleri öldürüyor, sakat bırakıyor.

ilerde de benzeri olacak :)

yarın sabah masanda olsun değil mi?

@mea
evet lütfen

evernote
dropbox
unity
xcode
pocket
spotify
ps
coda 2
transmission

bazen twitter clientı. (genelde telefonu kullanıyorum twitter için)
bir de sublime-text var.

BetterTouchTool
Alfred
Caffeine
InsomniaX
The Unarchiver
smcFanControl
flux
cleanmymac 2
vox
MplayerX

imkansiz ask var bunda: pushing daisies

gossip girl olur mu?

gossip girl gibi değil de dedektif dizilerinde filan hiç olmuyo ya biraz daha aşk olsun yani. bilemedim ki nası anlatsam.

Elizabeth Gaskell'in romanından uyarlama olan North and South BBC dizisi.

downtown abbey

iğneli epilasyon iz bırakmıyor, yara oluyor bazen, o da zamanla geçiyor

ama korkunç derecede acıyor ve tek tek tüyler alındığı için uzun sürüyor.

lazer çok daha az acıyor ve birkaç dakika sürüyor.

çene bölgesi için lazer zor etki yapıyor, atıyorum diğer bölgelere 5 kerede bitecekken çene bölgesinde 8-10 kerede bitiyor. bir de daha kuvvetli makine kullanmak gerek. diyode ve alexandrite'ten bir tanesi daha kuvvetli onu kullanıyorlar.

ben yaptırıyorum. azalma oldu, ancak epey bir süredir tekrar gidemedim.

iğneliye dayanamam zaten kaşısam kabarıyor cildim dayanmaz ona. lazer düşünüyodum serin aylarda moralim bozuldu lazere olmaz diyenler gördüm

iğneliye gidiyorum. çukur mukur yok valla kardeş. ben de alerjik bi tipim o yüzden baya kızarıyor kabarıyor ama bikaç saate insan içine çıkabilir hale geliyorsun. acı konusunda bişey diyemicem evet acıyor gerçekten (3. seanstan sonra alışıyorsun) ama lazerde bitme garantisi diye bir şey yok ne yazık ki.. ayrıca yüz bölgesine lazer cinayet. benim iğneciye bildiğin sakallı kızlar geliyor oha nolmuş buna ya diyorum lazere gitmiş bize düzelttirmeye geliyor diyolla. aklında bulunsun lazer yüz bölgesinde varolan ince kılı canavarlaştırıyor. lazer yapan kaliteli yerler (epiderm gibi) zaten bu bölgeyi inceleyip genelde lazer yapmanın mümkün olmayacağını söylüyor (yüzünde kuku kılı yoksa tabii). bazı güzellik merkezi kasaplarının işi anlayacağın yüze lazeri basmak. sevgiler

benim de korkum o tüylerin kılların canlanması çözüm ararken kabusa dönüşmesin. cildim çok alerjik evet acısa da kesin olacaksa düzelecekse bozulmayacaksa iğneliye giderim ama çok kabarıp yara olur mu diye korkuyorum.

Lütfen bunu doktorlara danışın, burada uzman psikiyatrist olduğunu sanmıyorum

o ruhsal durum kısır döngüye girdiyse kendi kendine durumu düzelmiyorsa ilaç kullanmak gerekebiliyor yaştan bağımsız genel olarak. bunun dışında yalan söyleme garip davranma bu tür şeyler ergenlikten de kaynaklanıyor olabilir. ailevi sorunlar da sorunlu bir ergenliği tetikler. siz ve aileniz çok fazla tepki göstermeyin onun böyle garip davranışlarına. bunun dışında saygı duyduğu sevdiği büyüklerle ve iyi arkadaşlarıyla kaliteli zaman geçirmesi, farklı insanların hayatlarını gözlemlemesi vs onun faydasına olur. kendini tanımasına nasıl biri olmak istediğine yardımcı olur. yalan söyleme konusunda yalanlarını yüzüne vurup gururunu kırmayın sakın :( çünkü zamanla kendisi zaten anlayacak yalan söylemenin onu ne derece gereksiz sıkıntıya soktuğunu ve anlamsız bir şey olduğunu. dediğim gibi saygı duyduğu sevdiği insanlarla sevdiği şeyler yapması kendisine saygı duymasını da sağlar zamanla.
ellerini ısırması biraz takıntılı bir davranış türü gibi geldi, yani obsesif kompulsif bozukluğu çağrıştırdı. böyle psikolojik rahatsızlıkların erken yaşta tedavisi daha mümkün ve daha kolay. 16 yaşındayken 12 yaşından itibaren süregelen sorunlarım için gittiğim psikiyatrist, keşke daha önce gelseydiniz bunları yaşamana gerek kalmadan demişti.

not: ben de 16 yaşımda lustral'in eşdeğeri olan selectra kullanıyordum. 25mg ile başlayıp 50'ye çıkartmıştı doktor. doktor dediğim de babamın arkadaşı olan çocuk psikiyatristi bir doçentti.

o yaşta bir çocuğun parmaklarını ısırması da normal değil (hatta hiçbir yaştaki bireyin) bu nedenle ilaca başlanmış anlaşılan. hatta baya düşük doz başlanmış.

@mmc, zaten doktor vermiş ilacı. bana normal gelmedi sadece.

@lonelily, cevap için teşekkürler. dediklerinin çoğunu gerçekleştirmeye çalışıyoruz. benimle vakit geçirmeyi seviyor. fırsat buldukça ben de üzerime düşeni yapmaya çalışıyorum.

başka bir doktora danışın.

anlattığınıza göre kardeşinizin durumu ciddi ve doktor kontrolü altında buradan alacağını alakasız, cahilce bir tepki sizi etkilemesin.

içiniz rahat değilse başka bir doktora sorun diyorum.

Niye senle uyusun ki?

oğluuum kıl tüy olucannn ya bırak uyusun yerde ne güzel.. 1 sene sonrada çıkarsın çok seviyorum ama yatağıma geliyor yasak olan yerleri öğretemiyorum napayım dersin... cıvıma hemen

4 aylıkken beraber yatmak güzeldir ama köpek 30 kiloluk bi kıl yumağı haline gelip uyumayı ızdırap haline getirince yataktan vazgeçirmeye çalışma kısmı çok zahmetli. o yüzden bence koltukta falan beraber takılın ama beraber uyuma işine alışmasın.

şimdi sana şirin geliyor ama büyüyüp dana gibi olunca yatakta sana yatacak yer kalmayacak ama.

bence insanlara "büyüyünce hölölö" falan demeyin. benim oğlan gayet dana kadar ama beraber uyumaya bayılıyorum ben onunla. çok keyifli bir şey köpeğin yanında ya da ayak ucunda uyuması falan. bazen avga ediyoruz "kalk o tarafta ben yatçam" "yine bütün yatağı kaplamışın kaykıl acık" diye falan ama olur o kadar:)

sıcaklıyor olabilir yatakta. ya da yumuşak zeminlerde yatmayı sevmiyordur, ondan betonda yatoyrdur.

barınaktan alındıysa eğer önceki sahibi yatağa çıktığında dövüyor olabilir, henüz travmayı aşamamıştır. yatağa alıp ödül maması vererek, ya da her yanınıza geldiğinde sevip ödüllendirerek aşmasına yardımcı olabilirsiniz böyle bir şey varsa eğer.

bu arada kedi/köpek tüyü kist yapar söylentisini yayanın amına koyayım.

yok barınakdan almadım 40 günlükden itibaren bende bir arkadasımın köpekleri yavrulamısdı onlardan biri kırma degil yani :) benim tahminimce yumusak yüzey sevmior yada sıckalıyorda olabilir cunku ne zaman yanıma alsam agzını acıp hızlı hızlı nefes almaya baslıyor :D neyse smdlık ayak uucunda yatıyor ama cokda alısdırmasammı dıyorum bunlar büyüyünce dana gibi oluyor hakkaten :)

biz böyle yatıyoruz çift kişilik yatakta, çok da keyifli oluyor. aradaki kabarıklık benim:)
instagram.com

ama paşamız kafka rahatsız olmasın diye yamuk yumuk yatmak zorunda kalıp her yerim tutulmuş uyandığım çok oldu. sonra bundan rahatsız olacaksanız alıştırmayın tabi.

hhaaha herkez halinden memnun gibi :) inş bizimkide alışırr

normal olarak insanlar köpeklerini yatağa çıkmasını, bunu alışkanlık etmelerini istemez önce bunu belirteyim,

diğer taraftan 4 aylık bir goldenla uyku süreleriniz eşleşmesi çok zor senin uyuduğun saatlerde o ev içinde gezip bir şekilde senin yokluğunda oynamak ihtiyacında olacaktır.

diğer taraftan goldenlar çok sıcak seven hayvanlar değiller özellikle havaların ısındığı bu dönemlerde onlar uyumak için genelde evin en serin yerlerini tercih edeceklerdir sebeplerinden birisi bu muhtemelen.

karakter olarak değerlendirmeye çalışırsak hayvanların bir çogu gibi köpeklerde güvende olduğu yerde uyumayı isterler ama 4 aylık golden yanında güvende hissetmeye lider kabul etmeye başlaması gerekiyor ondan ufak bir ihtimal olarak görüyorum.

ve gerçekten alıştırmayın sonra 30 kilo hayvanla yatağa sıgma kavgası veriyor olarak bulursunuz kendinizi ve inan öyle bir hayvan bacaklarının üzerinde uyuyunca sabah kalkınca 10 dk yataktan kalkamıyorsun ayaklarının uyuşukluğu geçmiyor.

Havalar sıcak olduğu ve yavru olduğu için olabilir. Ben geçen sene bu dönemlerde almıştım köpeğimi. 7-8 aylık olana kadar beni takmıyordu bile. Şimdi bir yaşına girdi ve 4 aydan fazladır bana aşırı düşkün. Bazen rahatsız olup yataktan ittirdiğim halde ben uyanana kadar benimle birlikte uyuyor. Aynısını boxer cinsi köpeği olan bir arkadaşım da yaşadı. Köpek yavruyken başka bir odaya geçip kendi kendine uyuyormuş. Şimdi zorla yatağa çıkıyor. Büyüdükçe sahibine daha düşkün oluyorlar onunla ilgili bence. Ama işte bir golden bir yaşına yaklaştığında yatağa sığar mı onu sen düşün. En iyisi yatağa alıştırmamak :D

köpeklerin normal vücut ısısı 39 derecelerdedir yani insandan yüksektir ve derileri gözeneksizdir. bize sıcak gelmeyen yerler bile onu rahatsız eder. yanınıza yatmaması normal. ayrıca yatağa alıştırmazsanız rahat edersiniz. şu an tek olup dert etmiyor olabilirsiniz. ancak o golden 12-13 yılını sizinle geçirecek ve şu an yatağınıza alışırsa başkasını orada istemeyecektir. köpekler insanlar gibi kesintisiz uyumuyorlar. gece duyup uyanmayacağınız seslere bile uyanıyorlar. uykunuz hassassa bu durum çok rahatsız edici olacaktır. yanınızda yatmasını istiyorsanız en iyi çözüm köpeğinizin yatağını sizin yatağınızın yanına koymanızdır. (12 yaşında golden'ı olan biri olarak tavsiye ederim.)

ayse hur cok guzel de, o yazilardan olusan kitaplar. yani onlari da oku ama sen bastan sona bir tarih okumalisin once.

halil inalcik, stanford shaw, colin imber ve daniel goffman cok guzel kitaplar yazmis osmanli tarihcileri.

İlber Ortaylı'nın kitaplarıda güzeldir.

Halil İnalcık zaten kendi başına bir dev mutlaka oku

www.idefix.com

o değil de 1850 yılında yazılmış 7 ciltlik kitap önermek iyi olmuş.

bence onu değil de Evliya Çelebi Seyahatnamesini oku, daha orjinal olur :)

Şevket Süreyya Aydemir'in Enver Paşa 1-2 kitapları Osmanlı'nın son dönemlerini çok iyi anlatıyor.

hiç

biyolojik kısmını bilmem. etten alacağını başka garip garip şeylerden aldığını söylüyorlar ne kadarı doğru bilemem. fakat lezzet olarak çok şey kaçırıyorsun.

kendim için etsiz gün ya da günler olabilir tabii ki de (yani belki de) hayat düşünemiyorum.

arkadaşlar, çok teşekkür ederim ancak fikirleriniz lütfen sizde kalsın. damak zevkiniz de öyle.

ben sadece et yemeyerek vücudumun temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsam bunları hangi besinlerle giderebilirim diye öğrenmek istiyorum.

Protein kaybediyorsunuz. Baklagillerden ve kuruyemişlerden de protein alabilirsiniz lakin onlar düşük kalitede ve eksik amino asitli proteinlerdir, hayvansal kaynaklardan aldığınız protein gibi yüksek kalitede proteinler değildir. Spor yapıyorsanız eğer, günlük (örnek veriyorum) 100 gram protein ihtiyacınız olduğunda bunu bitkisel protein kaynaklarından karşılayamıyorsunuz, o şekilde hiçbir işinize yaramıyor. Hayvansal protein almanız gerekiyor.

et yemeyi bıraktıktan 3 ay sonrasında -sözde yediklerime de oldukça dikkat ettiğim halde- bünyemde kansızlık meydana geldi ve ilişkimiz yürümedi. niçin et yemiyorsun? tadını sevmiyor yiyemiyor musun yoksa hayvanları sevdiğin için yemek istemiyor musun? tadını sevmiyorsan buna lafım yok ancak hayvanları sevdiğin ve onları çok düşündüğün için yemiyorsan o zaman olay vejetaryenlikte değil veganlıkta yatıyor dostum. türkiye'de vegan olmak da her şeyden önce para istiyor. işin zor, kolay gelsin.

yok midem kaldırmıyor eti :(

eğer peynir, yumurta, yoğurt vb gibi süt ürünlerini tüketiyorsanız bir nebze iyidir.

Et suyu vb tüketebiliyor musunuz yemeklerde filan?

b12 vok onemli zaten, onun eksikliginin yol actigi her sey olabilir. hafiza, dikkat eksikligi, el kol tutmamasi, denge kaybetmek vs. kirmizi et yemiyorsan demir eksikligi de olabilir ona da dikkat.

tahin b12
uskumru, ahtapot, somon vs bunloarın yaninda yesillik ye.
kuru fasulye, nohut, yesil mercimek tuketmelisin bol bol
yemeklerin yaninda roka salatasi
pekmez ve portakal suyu
yumurta

haftada 3-4 kere köy yumurtası yiyorum. sebze ve meyve ağırlıklı besleniyorum. tavuk suyunun da tadını sevmezdim zaten. kırmızı et suyunu hele hiç kullanamam. zaten onlar zararlı değil mi?

zıhınsel ve fızıksel dayanıklılık

arkadaşlar hafıza kaybı vs vs bunlar hep B vitamini eksikliği ile ilgili.

B vitamini takviyesi yapılarak bunlar aşılıyor.

protein, b12, demir, kalsiyum, çinko, d vit, omega3

yumurta yiyebiliyorsanız güzel.
peynire ve kefire (kefir sevmiyorsanız yoğurda) yüklenmelisiniz mümkün olduğunca.
bol limonlu roka salatası demir eksikliğinin önüne geçmenizi sağlar.
bunların dışında barbunya, mercimek, yulaf, badem, ceviz, fıstık, kabak çekirdeği, avakado ve zeytinyağı tüketmelisiniz.

ilk aklıma gelenleri yazdım. siz atıyorum "çinko içeren gıdalar" vs şeklinde arama yaparak daha detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.

protein ve b12 açısından eksik kalabilirsin. başka bir eksiklik olmaz. protein için yüksek protein içeren doğal besinler ve ürünler öneririm.

ben hiç et yemeyen bir insan olarak solgar'ın spirulina isimli bitkisel protein desteğini alıyorum. zaman zaman da b12 kullanıyorum.

spor yapıyorum ve bir eksiklik hissetmiyorum.

sporla birlikte kırmızı et tüketildiğinde testesteron hormonunu yükselttiğini okumuştum

vejetaryan mı? vegan mı?

vejetaryen

geçen facebookta şöyle bir sayfa buldum. yemeklerin yüzde yüz aynısını yapamasan bile bir fikir verir

www.facebook.com

talimhane'de çok güzel felafel yapan bir yer var. girişinde Simit Sarayı olan sokakta.

zencefil diye bir yer var, bir de aynı sokakta karşıda bir yer var ama ismini hatırlayamadım.

google'da bir sürü tarif var, pinterest'te de ve foodgawker'da da #veggy vs. etiketleriyle tarif aratabilirsin.
örn: foodgawker.com

veganturkiye.blogspot.com.tr

şuradaki tarifleri seviyorum: vegangela.com
ben vejetaryen beslenmiyorum ama faydalanıyorum bu siteden. malzeme bakımından birebir yapılamasa da epeyce fikir veriyor.

taksim'de parsifal var. yemeklerini orada yiyebilirsin çok bunaldığında ama tarif vermezler. tariflerin bazıları 10 yıllık tarifler, oturmuş artık. sır gibi, paylaşmak istememeleri doğal :) fakat eğer bir yemek yediğinde içinde ne olduğunu anlayabiliyorsan orada bir kez deneyip sonra evde deneyebilirsin. yani, en azından ben öyle yapıyorum.

FAcebookta çok sayfa var, yemek tarifleri paylaşılıyor. Taksimde açıldı bir kaç yer daha. Devam ediyorsa tabi hala.

ben bütün öykülerini (8 cilt) mehmet özgül'den okudum. gayet anlaşılır güzeldi. tavsiye ederim.

İkisi de harika cevirmenlerdir. Sadece mehmet ozgul cehov'un tum kitaplarini cevirdigi icin belki daha cehov'a ozgu cevirmistir. Secimin icin de tebrik ederim, gidip dandik cevirmenler arasinda kalmamissin.

Bir de not; mazlum beyhan, nihal yalaza taluy, leyla soykut, ergin altay, mehmet ozgul disindaki cevirileri sakin alma rus klasiklerinde. Ayse hacihasanoglu da Allah var duzgun cevirmis ama cumleler cok uzun oldugu icin agir, tavsiye etmiyorum kesinlikle.

Köpeğiyle Dolaşan kadın başlangıç için iyi bir seçim.

onun dışında Can yayınlarından çıkan bu kitap da iyi

www.kitapyurdu.com

onun dışında Everest yayınlarından yeniden basılan toplu eserleri takip etmekte fayda var. bir de hikayelerini okurken oyunlarını da ihmal etmeyin. :)

Ben derlemeden ziyade Everest'in "Bütün Öyküleri" serisine başladım, öykülerin yayımlanma tarihlerine göre sırasıyla gidiyor. Çevirisi de Mehmet Özgül'ün, gayet memnunum:
www.kitapyurdu.com

Ama sen best of tercih ediyorsun sanırım.

edit: oha, epey yavaş kalmışım, benden önce bayağı kişi yazmış bile. Aklın yolu birmiş :)

Karar veremedim. En son ikisini de aldım geçtim. Teşekkürler cevaplar için.

oha kalıcı mı geçici mi besliyorsunuz? 14 kedi evde mi?

kalıcı hocam kalıcı :)

kedileri azalt.
önerim saçma ama 14 kedi de çokmuş :)

benim bir arkadaşım en sonunda çareyi kalın kümes tellerinde bulmuştu. sineklik telini yırtabiliyorlar ama o kalın telin ne yırtılacak yeri ne de kaçacak yeri var. kafes gibi oluyor pencere.

KÜMES TELİ +1

ya peki kümes telini nereden buluruz ve nasıl monte edeceğiz yahu? birine yaptırabilir miyiz acaba?

bu arada başka önerilere de açığım.

eğer camlar pimapen değilse, metal olan kümes teli benzeri teller var.
camların etrafına (dışarıdan) çıtayla çakabilirsiniz.
ama giriş katındaysanız veya kiracı değilseniz olur bu.

ya da tahta çerçeveli yapılıyor, siz camı açınca, içine yerleştiriyorsunuz.

istanbu'daysanız yaptırabileceğiniz birini tanıyorum.

Perpa, Karaköy, Tahtakale.. burlardan bulabilirsin kümes telini.

hocam çok sağ ol da kiracıyız ve camlar pimapen. bir de yalovadayız ya biz.

o dediğim camın içine oturan sistem pimapene de oluyor.
bizde de ondan var.

yalova'da olmasaydınız iyi olurdu.

bence en iyisi sineklik yapan güvenilir birine gidip, ona göre farklı ve daha dayanıklı tellle yapmasını istemek.

aynen blatta nın dediği gibi.

pimapenciye gidiyorsun kümes telini de veriyorsun. yalova a nalburlara sor kesin vardır. petek şeklinde olanlardan al. geniş gözenekli oluyorlar. ya onu veriyorsun ya da adamlara soruyorsun. çelik telle yapıyormusunuz diye. çıkarken de alıyorsunuz.

kedilerin tırnaklarını kesebilirsiniz. gözünüz kesiyorsa :)

ya bizimkilerin tırnaklarını kesmek de çözüm olmuyor.
yine de bir şekilde tırmanıyorlar.

bu arada kümes teli olmak zorunda değil.
bizimki normal sineklik gibi, ama sadece daha sert bir metalden.
türünü bilemiyorum.
ama kedi tırmanınca bile pek yamulmuyor :)

yani kümes teli gibi olursa sinek falan girer.
madem sinekliğiniz var, bari sinek girmeyecek gibi olsun bence.
illa kümes teli değil, yani sağlam olan teller var.

nalbur yalovadaysan

tırnak kesme önerisi sizin için zor olabilir :)

14 kedi olunca psikolojileri çok değişik olur tabii, takip etmesi imkansız.

kümes teli olmayan ama sağlam, yırtılmayan teller var. bunu yaptıran tanıdıklarım var. evlerinde kedi besliyorlar, ayrıca balkonlarında onlarca kediye yemek veriyorlar. balkon kapısı büyüklüğünde telleri var ve gayet de sağlam durumda.

Ben bu sorunu şöyle çözdüm;

eksisozluk.com

b şey yapmamıştır.
muhtemelen çamaşırların üstünde uyumuştur.
dikkat et yavrulamasın hacı.

erkek kediyse işemiş olabilir bir yerlere. kokusu gelir yaptıysa.
pire bir arkadaşımın evine bulaşmıştı sokak kedisinden. olmaz diyemiycem o yüzden.

Yavrulamak için yer arıyor olabilir. Kediler pis kokuları sever; rastgele girmiş kirli çamaşırlarınla azcık oynamış, üzerine yatmış olabilir.

pireler is an option :)

kedi piresiyle insan piresi ayrı böceklerdir.

pulex irritans: insan piresi
ctenocephalides canis: köpek piresi
ctenocephalides felis: hayvan piresi
xenopsylla cheopis: fare piresi

çok zorda kalmadıkça hayvan pireleri insanlara dadanmaz. ama kurtulması zor bir şey olduğundan sen tedbiri elden bırakma, güzel bir temizlik yap evde, bu şerefsizler öyle böyle yumurtlamazla çünkü.

yanlış hatırlamıyorsam en son yılbaşında açılmıştı.

at bir 5-10 lira ihtiyacı olanlara fena mı?

ne yapılabileceğine dair bir bilgim olmamakla birlikte, bunun oldukça fazla yaşanan bir durum olduğuna dair kanıtlar var, klasik bir kedi davranışı olma ihtimali var sanki. belki görmüşsünüzdür ama görmediyseniz diye, şu linki buyrun:
videos.huffingtonpost.com

çok normal ya. kedi sizi de yakında yatağınızdan atabilir :P hazırlıklı olun

kedi için çok çok tipik bir davranış olduğunu biliyorum da, köpek büyük kedimden korktuuğundan yatağa yanıma gelemiyor. en azından kendi yatağı olsun dedim, şimdi de köpek ne tarafa yatsa gelip dövüp kaldırıyor. üzülüyorum :/

bence köpek üzülmüyordur, siz ona sevgi gösterdikten sonra yattığı yeri o kadar önemsemez.
kedili ve köpekli evde mutlaka olan şeyler bunlar. üstelik köpeğiniz strese girecek şekilde üzgün olsa zaten fotoğraftaki gibi yakın yakın yatmazlardı. Ben bu fotoğrafta birbirlerinin varlığına alışmış iki hayvan gördüm.
Maşallah çok güzeller, siz onları kendi hallerine bırakın bence onlar kendi hiyerarşilerini kurmuşlar.

iki tane köpek yatağı alsan?

yakınlara bir karton kutu koy, kedi onun içinde takılır kesin.

taildom.com

humus

img03.blogcu.com

veya

www.yemekustalari.net

biri arap köftesi salçalı olan yani salçasız olan da fellah köftesi ikisi de enfesdir annem de efsane yapar. hatay'a taşındığımızda orada öğrenip herkesten iyi yapar olmuştur keza içli köfteyi de.

aklıma geldikçe editliycem.

batırık da var ama zordur hiç girişmeyin daha önce denemediyseniz.

bir diğer zor yemek mumbar dolması. gerçi kolay yemeği de yoktur pek o tarafların anca ilk dediğim köfteler kolaydır yapması ama onları bile tek tek yuvarlamak arap köftesini de ortasına parmak batırmak gerekir domatesli sosu içine alsın diye ayrıca bütün olay o sostadır yemeği vezir de eder rezil de.

içli köfte.

humus yemek değildir mezedir bu arada mersinliler yemek diye yer ama o haliyle de bişeye benzemez açıkcası.

düşük karbonhidrat durumu zor. yani sade kebaba dayanmadığınız sürece.

lebeni, lebeniye. (buğdaylı soğuk çorba)
eŞKili, ekşili çorba. (2 tipi var biri karışık sebze çorbası, biri de analı kızlıya benzeyen başka bir yemek)
maklube (çeşit çeşit yapılıyor ama aslen(?) patlıcanlı tavuklu olanı makbul sanırım)
firik pilavı (firikli aş da deniyor)

bıçağı belli noktalara sokman lazım ki içerdeki hava çıksın. belki doğru noktaları denememişsindir. kapakta içeri doğru basık olan karşılıklı iki kısım var, oralardan sokmayı dene bi?

kavanoz kapağında ufak bir delik aç havası içinden çıkınca açarsın kapağı. sonra o ufak deliği bantla kapatırsın. bileğini incitmekten iyidir.

kapağının tam ortasına 7-8 kere bas. orası aşağı gidip gidip gelecek. sonra dene açmayı bakalım nolcak.

dur yapma öyle tehlikeli şeyler.

ocağı aç, kısık ayara getir.

kavanoz kapağını ateşe getir, 15-20 saniye çevire çevire kapağı ısıt. fizik kurallarına uygun olarak metal kapak genişliyor.

sonra eline büyük bir kurulama bezi al. metal yerini bununla tutarak aç.

çok kolay açıldığını göreceksin.

eğer açılmıyorsa birkaç saniye daha tut ateşte kapağı.

lifehacker.com

biraz yere (mermere, fayansa) kapağını çarptır kırmadan 2-3 defa. sonra tekrar dene. %100 çalışıyor

Ahahahaha:))))pelusu ne yaptin pelusu:))) bak internetteki resimlere kanma.o resimler genelde 6 aylik oluyor.o arada mecburen kortizon tedavisi goruyolar.o yuzden.saglik meselesi yani.

İşte biz buna fotoşok etkisi diyoruz, instagram efekti diyoruz falan filan. :)

fotoğraf aldatıcıdır hacı. yıllar oldu, bi öğrenemediniz şunu. bülent ersoy'u bile güzelleştirebilen bir şey ayrıca makyaj, ne umuyordun ki?

ahahahahahahahahahahahahahahha o kadar inanamamışsın ki gelmiş burda soruyosun birde ahahahahahahahahhahaha kıyamam sana ahahahahahhahahahahahahahahahhaha

cevap: evet değiştirir. ahahahahahahahhahahahahahahahahahahahahahahhahahahaha.

kız çirkin miymiş, kilolu muymuş? hemen kaç.

telefonunu değiştir, ev adresini değiştir, interneti, bilgisayarı kapat.

canını kurtar.

Lütfen sağ okla devam ediniz :p

imgur.com

Soruya cevap: EVET :D

aslında öyle çok profesyonel bir makyaj olmadığı sürece çok da bi değişim olmuyor güzel yine güzel çirkin yine çirkin, hatta güzeli daha da çirkinleştiren birşey makyaj. ama fotoğraflarda aldatıcıdır tabii

O da şimdi peluşla gelmiş ergen yhaa, kovacaktım zor tuttum kendimi diye seni anlatıyodur.

peluşla kapıya gelen adam.

biraz manyak stalker bir tipleme olarak aklında kalacaksın.

yalnız kız gerçekten ucuz kurtulmuş. verilmiş sadakası varmış ki o an makyajsızmış :)

tanımadığı etmediği adam kapısına elinde peluş ayıyla gelmiş. kapıda pusuya yatmış, saklanmış, kapıyı açarken üstüne atlıyor. korku filmi gibi yeminle.

ya benim bile kapıma peluşla gelen olmadı be. ne kızmış..

roman polanskinin apartman uclemesine yanci cikarsin sen. takip etmissin, ilik gibi elinde pelusla kizi apartmanda kistirmissin. sizce cok ezik gorunmus muyum diye soracagin yerde kizin yag bezesini soruyosun hahaha.

degistirmez bence o kadar abartiyo olabilirsin

Offff okudukça gülüyorum ya

Makyaj, külotlu muz çorap. Bu ikisi çok şeyi yanlis görmemizi sagliyorlar.

abi hem güldüm hem üzüldüm sana, kusura bakma ya gece gece ahahaha.

abi malesef kadın giyim ve kozmetik + fotograf efektlerinden dolayı işin boku çıktı, düşün bir de sabah yanında yatarken öyle görseydin neyse ki erkenden farketmişin.

benim korkudan uçuk çıkaran arkadaşım var. (ciddiyim)

kaçarak uzaklaşsaymışsın hemen

Hani küçük bir ihtimal ama kum kabının kenarları fazla yüksek olabilir mi? Onun dışında aynen devam, kısa sürede alışır başka bir problem yoksa.

evet kum kabı biraz derin, ama dışkıyı gömerken etrafa kum sıçratacağı için derin olması iyi olur diye düşündük.kum kabını mı değiştirmek gerekir?

Yüksek olduğunu düşünüyorsanız girmesini rahatlatacak basamak ya da rampa gibi bir şeyler koyabilirsiniz. Değiştirmeye gerek olmaz, hemen büyür zaten.

2 aylık kedi her türlü kum kabına girer bence.
kum kabının dışına yaptığında hep aynı yere mi yapıyor yoksa farklı yerlere mi?
parazit ya da yalnızlık sorunu olaiblir.
kesinlikle bağırmayın, davranışı alışkanlığıa dönüşmesin; size tepki olarak sürekli yapabilir.
kum kabı dışında dışkıladığı yerlere amonyaksız bir temizleme malzemesiyle iyice temizleyin.
Bir de, banyodan hoşlanmıyor olaiblir (gerçi hoşlanması lazım sonuçta lavabo vs. kokuyor).
Bir de, bazen ne yaparsanız yapın vaz geçmiyor, sabır gösterin lütfen. zamanla düzeleceğine inanıyorum, karakteristik bazen.

ilk günlerde kumu mamasının olduğu yere yakın olursa öğrenmesi açısından iyi olur. sonrasında banyoya filan esas yerine kaldırabilirsiniz.

dışkısını yaptığı yere götürseniz kum kabını? sonra da gün gün az az kaydıra kaydıra banyoya kadar taşısanız?

ben bu yöntemle sepetine alıştırmıştım, belki işe yarar.

@aithra

kum kabı dışında gözüne kestirdiği her köşeye yapıyor; belli bir yeri yok. kirlettiği yerleri amonyaksız malzemeyle siliyoruz.

@mea maxima culpa, @physcos physcos

dediğiniz gibi kum kabını mamasının yakınına koyduk, bir de böyle deneyelim.

Parazit sorunu olabilir mi acaba diye geliyor aklıma :/
Ama genel oalrak kum hariç her yere yapıyormuş :D
KEdiler genelde bir sorun olduğunda anormal davranırlar, bunun normali bu gibi :D
Kum kabından, kumdan, kum kabının yerinden.. hbunlardan da olaiblir.

şımarıklığı bırakıyorsun.

sabah kalkıp kahvaltını edip, internetmiş, diziymiş, oyunmuş hepsini kapatıp tezinin başına oturuyorsun. başka bir şeyle de ilgilenmiyorsun.

yok evde yazamıyorsan sabah kalkıp ilk işin laptop ile birlikte kütüphaneye, kütüphane yoksa sessiz bir kafeye gidip başından kalkmıyorsun.

başka yolu yok.

(bkz: procrastination)

Her gün belirli bir sayfa yazmaya şartla kendini. Yazdıkça toparlanır.

Bugünü de boş geçirme akşam kontrol edicem bak. En az 1 sayfa yazmış ol. Hiç olmadı yeni kaynak bul. O da olmadı atıflarını düzelt. İmla hatalarını düzelt. Bi nokta koy. Gelip sorucam bu duyuruda ne yaptın diye. Ona göre.

edit: imla

Çer çöp ne bulursan yazmaya giriş. Belli ki yazacağın şey kafanda oluşmamış. Taslak çıksın ortaya. Toparlaması kolay. Hatta o kısım bitmiyor, "keşke şunu da ekleseydim" bile diyebilirsin.

e parayla yazan adamlar var, onlara başvur.

Valla geldim. Böyle de sözümün eriyim bak.

Bugün tezin için ne yaptın? Söyle bakalım :)

Kütüphane ve kafe bence de mantıklı.

Bir tez planı iyi olabilir. Başlıklar belli olsun, aklına geldikçe başlıkların altına ekle. Bir bölümü bitirip diğerine geçmek zor olabiliyor, şart değil.

Danışman çok etkili olabilir. Benimki "Saat üçe kadar bu chapter bitecek, gelip bakacağım" deyip zorla yazdırdı. Haftalık veya iki haftalık görüşme korku ile motive edebilir.

her şeyi hazır halde olan 3-4 günlük işi yapmamak için 4 ay sürükledim tezi. içimden yazmak gelmedi. o baskı, o rahatsızlık da cabası. hoca mail atmasın diye dua ediyordum. ama artık kaçışın olmadığını fark edince seve seve(!) yazıyorsun. yazdım, bitti bile. geçirdiğim 2 senelik tez döneminin toplamda 3 haftası kadar sürdü üstelik yazması.

aferim qız devilred!

şubapbalupba: devilred bile yazdıysa, senin yazmaman mümkün diil. bile dememin sebebi, buralara gelip nası bitiricem ben bu tezi diye duyurular açması ve bitürlü başına oturamamasıydı. soğna özel mesajdan gırtlak gırtlağa geldik yazma, yazmama konusunda. ama affetti beni kaliba.

basit bir kural koyacan. çok basit! hergün saat 15'e kadar olan zaman, sadece teze ait. feriştahı gelse, öncelik tezde. sabah erken gidecen okula. okula gitmiyosan, evdeysen, sabah erken kalkacan. güpgüzel bi kaavaltı yapacan. masan derli toplu olacak. derli toplu değilse, önce onu hallet hemen.
gendi gendine işler icat etmiycen. mesela o dönemde, devilred buraya, siyah tişörtlerimi nası katlarım ve dolaba nası yerleştiririm ki, bi bakışta hangisinin hangisi olduğunu annayabilirim temalı sorular sormaya kadar vardırdıydı işi.
kafanda tek bi konu olacak. o da tez! sabah hemen oturacan başına ve beyninin en dinlenmiş, kafanın en üretken olduğu saatleri, tezinin en zor kısımlarına harcıyacan. bu, baba makale okuyup özetlemek, anlamak olabilir, ya da sana en zor gelen şey neyse o olabilir. daha az zor olan şeyleri, mesela gugıldan feşmekân arama gibi daha otomatize işleri öğleden sonraya bırakacan.
birinin bi istediği iş, başka sorumluluklar gibi şeyleri de saat 15'ten sonra yapacan.
bu dediğimi üst üste 3 gün sektirmeden yapabilirsen, katettiğin mesafeye sen de şaşırır ve daha bi heveslenirsin. feriştaha da de ki, kusura bakma tez yazıyom. şindi yapamam, ancak saat 15'ten sonra yapabilirim.

@buzbebek
işten çıktım, gittim bi spor okulunun fitness ve havuz programlarına kaydoldum. bi saat spor yaptım ve en son öğlen bir kase yeşil salata yediğim için şu an başım döner halde uzanıyorum--"
ah evet ben çalışıyorum bir de. öğretim görevlisiyim.evet, bu tembellikle hell yeah <3
@mea maxima, @buzbebek, @alperz, @fedetoreality, @devilred, @compadrito
canlarım hepinizi okudum, siz haklısınız.
yarın bi daha görüşelim..

irtibatı koparmayalım.

bir ara beraber bir yemek yiyelim, muhabbet edelim :)

@mea maxima ahah olur bacım yapalım bi gün ^^

hadi bakalım başlıyorum..

Ee artık acknowledgements'ta adımızı da yazarsın artık :P

(bkz: pomodoro tekniği) ben uygulamaya çalışıyorum, gerçi şimdilik somut bir gelişme kaydetmedim zamanı daha iyi yönetme bakımından. ama bence bu benim mallığım ve tekniğin aslında etkili olduğu kanısındayım.

bu arada win8 kullanıyorsanız mağazada timemanage.me diye bir app var, tekniğin uygulanmasını kolaylaştırabilecek oldukça sade, gereksiz ayrıntıdan uzak tutulmuş bir uygulama. deneyebilirsiniz.

vay arkadaş ben tezi açayım bir telefon gelsin koş bilmemkim hastaneye kaldırıldı.yok böyle şans..
@alperz benim tez teşekkürü bir hoş olacak gibi geliyor şimdiden kulağa:)
@boshi evet win8 kullanıyorum, indiriyorum şu an programı akşam vakit bulursam otururum başına du bakalım

öncelikle şunu söyleyeyim: tanıdığım herkesin başına gelen bir şey bu. şu anda bizim masterların hemen hepsi aynı durumda, yanımda yöremde ağlaşıp duruyorlar nihohahahhaa! XD -ben doktoradayım ama merak etme, aynı şeyleri ben de yaşadım :) tuzum kuru derken, bizzat kendim kuruttuğum için kuru-

anladığıma göre sen de sayısal bölümlerden birindesin -deney-data vs- yüksek lisans tezi yazarken dediğim gibi aynı durumda kaldım. aylarca intro'dan öteye geçemedim. genelde yumurta-kapı ilişkisi ile çözülebilecek bir sorun :D bir haftada yazıp bitirmiştim çünkü ehuheuheue :D ama intro'da takılmadım işte orası var. intro önemli intro.. intro... introoooooo.... introintrointro aksdfjşsdf neyse bak: teze intro'dan başlanmaz, yıllarca herkese söyledim! lisans tezi yazarken iki arkadaş kafayı yemiştik, sonrasında introyu atlayıp öyle başlamıştık ama sorunun intro'da olduğunu çözememiştik. yıllar sonra bizzat bendeniz çözdüm bu olayı: tezi "okumaya" intro'dan başlanır, ama "yazmaya" değil. çünkü aslında intro, tüm olaylara giriş niteliğinde, ve sen kitap yazmıyorsun. hele de takıntılıysan -ki herhangi bir şekilde, tez, rapor vs. yazan bir insanda, muhakkak takıntı vardır. yani insan ırkının bir kısmı bildiğin takıntılı- o introdan öteye geçemezsin. roman yazıyor olsan neyse, ama intro olayların girişi kadar toparlandığı bir yerdir de biraz. o yüzden yapacakların şunlar:

- ilk önce literatür çalışması yaptıysan ve yazacaksan -bazı üni.lerde pek istemiyorlar literatürü- onun orta kısımlarını yaz.
- sonra da deney ve sonuçlarını yaz.
- hatta conclusionı bile yaz
- introyu en son yaz.

en temizi budur. ya da toparlayabilirsen introyu ortada yaz. şu zamana kadar bunu kaç öğrenciye tavsiye ettiysem hepsinde de tuttu, ama sende de tutacağını iddia edemem. ama bir sınava çalışmıyorsan ya da öykü, roman yazmıyorsan, tez yazarken en mantıklısı bu. çünkü ana kısımları yazarken, introya -ya da özet kısmına mesela- yapacaklarını beynin arka planda toparlıyor, büyük resmi görmeye başlıyorsun.

bir de şunu öneririm: ayrı bir word dosyası aç -sürekli kaydet ama, sonra kaybolmasın. tecrübeyle sabittir :D - oraya, literatürde okuduklarından ya da diğer bölümleri yazarken "heaa, burası introya olur ya!" diyebileceğin kısımları yaz. böyle not al yani. sonra introda toparlasın.

yani "oyun oynama, dizi izleme" ile olmuyor o işler, çünkü vakit kaybetmek istesen, yani çalışmak istemesen, mal mal tavana bakarak da çalışmazsın, önemli olan içinden gelmesi. muhtemelen neyi nasıl yazacağın konusunda bir tıkanma yaşamışsın, en deneyimli profesörlerin bile başına gelebiliyor bunlar. ve panik de olmuşsun, mantıklı düşünemiyorsun, yoksa şu yukarıda anlattıklarımı kendin de bulurdun zaten :) çünkü arada sakinleşip, ben kendilerine bir şey önermeden bu yöntemlerle çıkıp gelen arkadaşlarım, öğrencilerim de var. önemli olan panik olmamak. ha bir de tabi dizi, film izle demiyorum, izleme de demiyorum, ama masanın başına konsantre ve gaza gelmiş olarak otur. konsantrasyon eksikliğinden de oluyor çünkü bunlar, ki günümüz dünyasında gayet olası şeyler.

aklıma başka bir şey daha gelirse eklerim. iyi çalışmalar, sana ve sınavı, tezi, raporu, sunumu olan herkese :)

Sen daha sürün. Ben perşembe günü teslim edicem benimkini. Bugün 6 kopya yazdırıyorum. Hadi sana hırs olsun. Savunmaya girene kadar sen anca yazarsın :p

Ayrıca pasp +1 giriş-özet en son yazılır.

Ben şöyle yaptım özetle:

Kabaca içindekiler kısmını sınırladık danışmanımla.
Ben bi sürü bi sürü kaynak topladım.Hepsini grupladım kitap, makale, internet kolaylık oldu bana ve tez yazım kılavuzuna uygun düzenledim. Kaynakçam hoop hazır oldu.
Sonra aldım içindekiler kısmındaki başlıkları. Açtım kaynakları yaz babam yaz. Atıflarını yap. Bölümleri bağlayacak bir kaç satırlık paragraflar yazdım.
Sonra araştırma kısmının verilerini tablo yaptım. Yorumladım.
Tez şekillenmeye başladı. Sonuçları ve girişi kafamda toparlayıp bi özet yazdım. En son da giriş kısmında afili cümlelerle tüm bölümleri anlattım. Bin kere kontrol ettim. Ve inş bitecek.

Şimdi sıra geldi savunmaya... Hoca diyo ki 2-2,5 saat sürer. Ben ne yapayım dostlar 2 saat ne sorarlar ne yaparlar ben ölem ya.

lütfen bu soruyu ve pasp özellikle sen cevaplarınızı silmeyin. bu soruyu sözlükte tez yazmak başlığına yabıştudum:

eksisozluk.com

şekersiz

3-4 seker

2 senedir şekersiz içiyom. memnunum halimden reis.

ballı süte 5 küp şeker atıyordum
ince belli çay bardağına 3 küp şeker atıyordum

uzun süredir kahve, çay her türlü şeyi şekersiz içiyorum, alışması zor gelmedi, her şey artık çok şekerli geliyor

Şekersiz ama zaten kahvaltı dışında çok seyrek içiyorum.

6-7 şeker mi? :(

kendine çok güzel bir iyilik yapmışsın şekeri bırakmakla.

ben eskiden, çok eskiden 2 kesme şeker ile içerdim. şekeri kesince çayın gerçek tadını alabildim. böyle gayet mutluyuz.

çayı şekerli içen tüm dostlara duyrulur!

son 3-4 yıldır şekersiz içiyorum. öncesinde şekerli içerdim.
ayrıca son zamanlarda kansızlığı önlemek için küçük bir limon parçacığı da atıyorum.

şekersiz. kahve de şekersiz. türk kahvesi de. şeker kullanmıyorum.

şekersiz. çay içmeye ilk başladığımda (10 sene kadar önce) 2 şeker atıyordum. sonra bunu 1 şeker, yarım şeker falan diye azalttım. en sonunda "sıfırladım".

no şeker. 2 sene öncesine kadar 3 şekerliydi. Sonra bir gün esti, şekersiz içecem ben diye, 3 gün dayandım ve sonuç şekerli artık mide bulandırıyor :)

demli ve 2 şeker atıyom.

son bir aydır şekersiz.

şekersiz.

Ince Belli bardaklarda yarım kesme şeker.
Kahvaltı yaparken normal fincanla içerim ve 1 kesme şeker. Kendimi bildim bileli böyle.
Not: Sen birkaç sene önce Çay değil, Erik hoşafı içiyormuşsun, farkettin bunu sonradan değil mi? :)

Demli ve tek seker tam gerektigi kadar oluyo valla hafif tatlandiriyo kokusu tadi mikemmel oluyo acik cay icilmez abi

8 şeker

Şekersiz içiyorum. Lakin şöyle bir şey var; çayı şekersiz içmek önemli bir şey değil, önemli olan şekeri tümden kesebilmek. Yani içinde şeker barındıran hiçbir şey tüketmemek. Sıfır şeker. İnsan hayatında şekere yer olmamalı.

şekersiz.

yaklaşık 6-7 sene önce 4 şeker atıyordum. sonra 1 sene içinde 3-2-1-1.5-tatlandırıcı-şekersiz sırasıyla bitirdim.

7-8 yıl önce bir kupaya 12-13 küp şeker attığımı hatırlıyorum. 3 yıldır şekersiz içiyorum.

ince belliye 2 şeker

yaklaşık 1 yıldır şekersiz.

3ü 1 aradaya şeker atan bi insandım eskiden. şimdi 3ü 1 arada içince pekmez gibi geliyor tadı.

şekersiz.

normal siyah caya hic, earl grey, yesil vs olursa iki.

5 senedir şekersiz

Sıcak ve şekerli :D şekilden şekile girmiyorum..

kahve içiyorum. şekersiz.

ben hayatımda hiç çay içmedim, içmiyorum. oluyo mu böyle?

1/2 şeker

Ortaokul donemine kadar 1, bardaga gore 2 sekerli sonrasinda hep sekersiz. Oeh nerdeyse 15 sene olmus.

aqzımla :dd mq .d

10-11 yıldır şekersiz içiyorum çayı. ama çok soğuğa maruz kaldıysam (lapa lapa kar yağarken dışarıda bulunmak) veya regl öncesi tatlı krizine girdiysem ve etrafta hiç tatlı yoksa bir büyük kupa çayı 2 şekerli içiyorum kendime gelmek için. bu da yılda en fazla 3 kere falan oluyor.

ben bir bardak çaya 3 tatlı kaşığı şeker koyuyordum yaklaşık 1 aydır şekersiz içiyorum.

cay bardaginda da icsem, kupada da, su bardaginda da hic farketmiyor kup sekerin yarisi. bu uzun suredir boyle, hic bir zaman 1-1.5 sekerin uzerine cikmamistim. istersem sekersiz de icerim de, boyle keyfim yerinde.

5 sene öncesine kadar ince bellide 2, fincanda 4 şeker seklinde icerken 5 senedir ince bellide yarım, fincanda şekersiz içiyorum. Ki çok nadir ince bellide içerim, ona şeker atasim geliyor nedense.

şekeri tamamen hayatımdan çıkaralı 3 sene falan oluyor sanırsam. ne çayda, ne türk kahvesinde, ne de başka bir içecekte şeker kullanmıyorum. çok da memnunum.

6-7 şekere de şok oldum ayrıca, çok iyi yapmışsın.

şekersiz ve açık. kahve de şekersiz.

5 senedir şekersiz

yıllardır şekersiz içiyorum çayı kahveyi

şekersiz.

şekerli içenler bence çay değil şeker içiyorlar :) kesin bilgi yayabilirsiniz.

şekersiz.

Şekersiz

4 şeker ideal.

zaten çay kaşığının yarısı kadar şeker atıyordum, artık o bile çok şekerli gelmeye başlayınca onu da bıraktım.

kupada iki kesme şekerle içiyordum ancak şu sıralar 1 şeker atıyorum. bir süre böyle devam edip şekeri tamamen kesmeyi düşünüyorum çaydan kahveden ileride.

şeker tüketmek istemediğim için çay tüketmemeye çalışıyorum.
illa içersem 1 çay kaşığı ince belli bardağa.

15 yıldır şekersiz içiyorum.
içtiğim çay miktarını da söyleyeyim. ortalama 10-15 bardak(çay bardağı) içiyorum.

düşünce gücü ile ççevirmeyi deneyebilirsiniz.

Jedi mind trick :)

sonradan farkettim ki 100 den daha fazla sayfaymıs dusunce gucu ile cok zaman harcancak :)

çevirmekten kastınız pdf üzerinden değişiklik yaparak çeviri yapmak mı?

yok yok, yani pdf i turçe okumanın bir yolunu arıyorum sadece. oynama falan yapmama gerek yok okumak istiyorum sadece

o zaman düşünce gücüne odaklanmak en iyisi gibi geldi. :)

biraz aratırsan neden zararlı olduğu ile ilgili yazılar bulacaksın.

yanlız argüman güzel şurup olduğu için mi zararlı? hap olsa, damla olsa zararlı olmayacak mı? şırınga ile iğne yaptılar mı tersine çok yararlı oluyor :)

ben de bu konuda çok şey okudum araştırdım.
sonunda anladığım şu, istediğin kadar araştır hangisi daha az zararlı diye, hiçbir anlamı yok.
şekerin her çeşidi zararlı. vücudunun ihtiyacı yok, zaten yediğin meyveden ve diğer karbonhidrattan şeker geliyor. onun bile fazlası zararlıyken biz bir de üstüne gofret çikolata vs yiyoruz meyve suyu içiyoruz.
işlenmiş gıdanın doğalı olmaz.

glikoz şurubunu bilmem de orda kabak gibi soya lesitine yazıyorsa doğal falan değildir bence.

macro, real bu ikisinde de olması lazım ama biraz pahalı maalesef.

online da satiyorlar.

Tazesi mi? Kurutulmusunu da bulmak zor ya gerci. Koyu mor olacak, kirmizi degil mesela, yaban mersini kurusu diye satilanlar sekerlendirilmis turna yemisi mesela, oyle iteliyorlar. Istinye parkin alt katinda o carsi gibi olan yerde (makronun oldugu yer), kurusu da var tazesi de. Keza eatalyde manav reyonunda tazesi var. Her macroda da bulinmuyor kor olasi. Bulduklarim lezzetsiz otesiydi bir de bu sorun var. Ayrica frosty in dondurulmusu vardi bir zamanlar, hala varsa dev makro yahut karfurlardan bulabilirsiniz. Yine pek bi lezzeti yok ama. Bu saydiklarim istanbul icin gecerli. Bu arada internetten tazesini siparis edebileceginiz yerler de bulmaniz mumkundu en son, ama trde yetisenler biraz kotu. Bursada ve karadenizde kucuk bir alanda islah edilip, yetistirilmeye cabalaniyordu en son.
Teey lisanstayken bitirme tezimin hammaddesiydi kendisi de bulmak icin tum yollari arastirmistim, o zamandan kalma bilgiler bunlar.
Ankarada elite naturel diye bi marka var, meyvesuyu markasi, suyunu satio, makrolarda bole kazik sarkuterilerde bulunuyor. O fabrikanin aldigi yerden tazesini temin etmistik de anca bulmustuk.

Bu arada ben antioksidan kapasitesini artirmistim fakat kendi basina da cok guclu bir antioksidan zaten, bulabilirseniz cok faydali bi sey.

Ha son olarak, epik pahaliydi :/

Ben yapacağım süper sağlıklı yulaflı muffinlerin içine koymak için istiyorum. Muffinin içini açınca mavi renk vermiş oluyor ya, hoşuma gidiyor o. Ama bu kadar zorsa başka bir meyve kullanayım bari. Böğürtlen belki. :/

@hayat rica ederim. Ya malatya pazari mi ne orda falan bu kirmizi sekerli seyleri satiolar, kac kez tartistim falan da nafile yani, adam inanmis onun yaban mersini olduuna tutturuyor. Mavi-mor bir meyve kuruyunca nasil kizarabilir allaskin? Babam boyle pasta yapmayi nerden ogrendi? Diyorum. Hic! Tik yok adamda. En kotusu bir de sekerli oldugu icin diabetillere cok zararli.
Yaban mersini ise diabetiklere faydasi dan dolayi, aradiklari bi meyve. E onun yerine tam zittini satiyorlar boyle, yaIk cidden.

instagram.com

resimdeki blueberyy dimi?

@tuborg eveet öyle gibi görünüyor. Çok sağol \o/

yolunuz düşerse eataly'den alın. kuruyemiş bölümünde süper şeyler var. kalite 10 numara.

1) düzleştirici etkisi olan ürün demek.
2) aynen tam olarak saç bakım kremi demek.

emin olmamakla birlikte; defrizzer yerine şekillendirici, conditioner yerine nemlendirici diyebilirsin diye düşünüyorum. kolay gelsin.

hmmm... defrizzer icin "elektriklenme onleyici" derdim herhalde...

evet kıvırcık-dalgalı saçlar için elektriklenme çok önemli.

Birinci soruna cevap verebilirim.oradaki kontrol erkek olup olmadigiyla alakali.kadin papa olayini arastirirsan o hatadan sonra yapilmaya baslamis bir testtir.

Vakt-i zamanında Papa seçilen arkadaşın kadın olduğu ortaya çıkmış, bu kontrol mevzusu oradan geliyor. Yani erkek mi değil mi ona bakıyorlar işte. Gerçi tarihte böyle bir şey olmadığını söyleyenler de var ama ben güzel bir troll'leme örneği olduğu için var kabul ediyorum.

(bkz: pope joan)

olaylar 1500lerde geçiyor. bugünün kilisesi ile karşılaştırmayın.

Borgias'ın üstüne kilise reform ve karşı-reform geçirdi.

ayrıca papanın herhangi bir resmi ilişkisi yok dizide, her şey gizli saklı olup bitiyor. ancak herkes biliyor tabii gerçeği.

dediğim gibi bilgim o dizi çerçevesinde şekillendi ve uyardığınız iyi oldu :) istemiştim bunuda. Aslında hani o dönem çerçevesinde de gelebilir cevaplar.

Lucreiza'nın ilk düğününde papa'nın tahtının yanında herkesten yüksekte oturuyor. Eğlence sırasında da Papa'nın kucağında oturuyor.

eskiden işler o a kadar çığrından çıkmış ki kadın olduğu ortaya çıkan papa bile olmuş. düşün sen gerisini :)

böyle dizileri seyredince ben hep wikipediayı açıyorum. orada hem dizi hem de gerçekle ilgili bilgiler oluyor. misal gerçek hayattaki papa karga burunlu filan jeremy irons gibi full karizma değil :)

bir de micheletto nun gerçek bir şahsiyet olduğunu öğrenmek beni çok şaşırtmıştı.

Maalesef hiçbir şey yapamayız. Ne yapılsa da o çocukların acıları dinmeyecek, hafiflemeyecek. Gerçekçi olmakta fayda var.